30 Aralık 2012 Pazar

Spahjia'yı Bile Aramak Ne Acı!

Bu yazıya ilgi gösterecek hemen her okur Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımının Cuma akşamı Barcelona karşısında ne hallere düştüğünden haberdardır. Dolayısıyla maçta şunlar ve şunlar yaşandı diye detaya girmeyeceğim. Top-16 mücadelesi ilk maçında Barça'dan 100 yedik ve 80'li yılların Avrupa arenasında sahne alan futbol takımları gibi paspasa çevrildik; topu koltuğumuzun altına verdiler ve kıçımıza tekmeyi patlatıp, geldiğimiz yere şutladılar. En ufak bir reaksiyon gösteremedik. 

Hoca yine beş yabancıyla başladı maça. 
Maçın gideceği daha ilk dakikalardan belli olmuştu. Parkede her istediğini yapan bir rakip ve parkede hiç bir istediğini yapamayan bir Fenerbahçe. 

Yanlış bir beşle başlayabilirsin; taktik tercihin kötü olabilir; ama kaliteli koçsan anında müdahale edersin, hatandan dönersin. Daha parkeye adım atan beşi görür görmez "eyvah" dedim. "Cantu maçı gibi başlayacağız." Fakat en acısı kötü gidişatı göre göre tam sekiz buçuk dakika oyuncu bile değiştirmedi. İşin en ironik yanı da, Navarro kenara gelirken Ömer Onan'ın oyuna girmesiydi ki, o esnada söylediklerim kayıda alınsa ahlâk zabıtası ile başım belaya girer. Avrupa basketbolunda Navarro'ya en ters gelen üç savunmacı varsa birisi Ömer Onan'dır ve adeta Pianigiani efendi Navarro'ya jest yaptı. Artık ondan bir plaket filan almıştır. "Beni Ömer'in kelepçesinden azat ettin koç, teşekkür ederim sana" tarzı bir minnet ifadesiyle...

Yahu maç elinden geçip gidiyor. Futbol koçu değilsin ki; basketbol koçusun sen! Bir şeyleri değiştirmeyi dene be adam! Ne bileyim, alan savunması dene; 3 uzunu birden dene, yahut rakip yarı sahada tam saha baskı dene... Hiç düşünmediğin oyuncuları sür; rakibi şaşırtacak, takımı uyandıracak bir şeyler yap! Yok arkadaş, en ufak ama en ufak bir şey denemedi! 

Bu bir itiraftır: Yemin ederim, dün akşam ilk defa Spahjia'yı aradım. Daha 3. dakikada molayı alırdı. En azından ilk üç periyot maçı yaşar; son periyot ipleri elinden kaçırırdı Spahjia! Bu beyefendi ise sadece en iyi yerden maç izleyen şanslı bir basketbol seyircisi. 

Bugüne kadar koç aleyhinde tek cümle yazmadım. En kabullenilemez mağlubiyetlerde bile... Sadece beklemek ve görmekten yanaydım. Ama dün akşam yaşanan koç rezaleti göstermiştir ki, Spahjia'dan daha kötüsüne çattık. 

Umarım geçen sezon gibi sezon sonunu beklemeden neşter vurulur. Neşter vurmak illa kapı dışarı etmek değildir. Yani birilerinin belli konularda ciddi bir ikaz vermesi lazım. Çünkü dün yaşanan mağlubiyette (daha doğrusu hezimette) kimse geçen yıl olduğu gibi kabahati yerli oyunculara bulamaz.

Koçu savunmak için şöyle bir jargon kullanılıyor: "Uzun vadeli planlar için takımın başına geldi, kısa süreli başarı hedeflenmiyor.Ben koçun dün oynanan Barcelona maçındaki performansıyla geleceğin Fenerbahçe'sinin temellerini atma ve uzun vadeli plan yapma kavramları arasında bir bağ kuramadım şahsen. 

Sahaya 5 yabancıyla çıkıp, yerli oyunculara "yabancı kısıtlaması diye bir kural olmasa hiç biriniz umrumda değilsiniz, yüzünüze bakmam ama mecburiyetten katlanıyorum size" mesajı vermenin ve bu mesajı İlkan ve Kaya gibi isimlere karşı takındığı tavırla iyice vurgulamanın uzun vadeli planlarla nasıl bir bağı olabilir; çözmek çok zor.

Üstelik, kısa vadeli hedefler mühim değilse, niye 35 yaş civarı kariyerli yabancıları transfer ettik diye sormazlar mı adama? Demek ki, bu sezon mühim; hem de çok mühim. 


Sorun hocanın yanlış bir beşle başlaması değil. Sorun Barca'nın efektif oyunu da değil. Sorun 40 dakika boyunca maçın akışını değiştirmeye yönelik hiç bir taktiksel hamle yapılmaması; en ufak bir arayışa gidilmemesi... Boş gözlerle olanın bitenin seyredilmesi... Sen maçın gidişatını değiştirmek için bir şeyler ararsın; elindeki imkanlardan sonuna kadar yararlanmaya bakarsın; olmayınca olmaz. Ama dün akşam özelinde koç seyretmek dışında tek bir hamle yapmadı. 2 dakikacık deneseydi İlkan'ı ne kaybederdi mesela? 2 dakika Kaya-İlkan ikilisini sürseydi sahaya... Barca vites mi arttırırdı?

Üstüne basa basa tekrar etmekte fayda görüyorum: Barcelona'ya deplasmanda yenilmek doğaldır ama yenilginin böylesi ve koç tarafından maçın sadece boş gözlerle seyredilmesi kabullenilir şey değil.